Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 102. maddesinin önceki gün uygulamaya girmesiyle 57 bin tutuklu ve hükmen tutuklu sanık için tahliye umudu doğdu.
Yerel mahkemelerde davası devam eden ya da Yargıtay'da temyiz süreci henüz sonuçlanmadığı için 5 yıldır içeride yatan ağır cezalık mahkûmlar bir bir ta hipnozla vajinismus tedavisi hliye olmaya başladı. Terör davası sanıkları ise CMK'nın 250. maddesi kapsamına giren örgütlü suçlarda bu süre iki katına yani 10 yıla çıktığı için uygulamadan yararlanamıyor. Ancak dosyası Yargıtay'da karara bağlanmadığı için 5 yıl önce Bingöl'de 5 kişiyi öldürmekten 90 yıl hapis cezası alan Mahmut K.'nin tahliye edilmesi tartışmaları da beraberinde getirdi. Tutukluluk süresini 3 yıla indiren düzenlemede imzası bulunan Prof. Dr. Bahri Öztürk, mahkemelerin bu süreyi geçen tutukluları tahliye etmesi gerektiğini belirtiyor. İstinaf mahkemelerinin bir an önce faaliyete geçmesiyle davaların daha hızlı sonuçlanacağını söylüyor. Fakat Doç. Dr. Yüksel Metin, birinci derece mahkemenin kesinleşmiş kararına rağmen mahkûmların tahliye edilmesini doğru bulmuyor. Prof. Dr. Hakan Hakeri de Yargıtay'daki ağır işleyişe vurgu yapıyor ve yeni sorunların gündeme geleceğine dikkat çekiyor.
Türkiye'de yargı sisteminin yavaşlığının, uzun tutukluluk süresinin başlıca sebebi olduğu belirtiliyor. Soruşturma safhasında savcılar ve kolluğun hızlı şekilde delil toplaması ve davayı açması gerektiği, sulh ceza hâkimlerinin de her suçta tutuklama kararı yerine adli kontrol ve diğer tedbirlere karar vermesi gerektiği kaydediliyor. Ancak hukukçular, adli kontrol uygulamasının Türkiye'de yeterince sıkı başvurulmadığını vurguluyor.
Kategori : GÜNCEL